28 Temmuz 2016 Perşembe

KURTLARA SÖYLE EVE DÖNDÜM-CAROL RİFKA BRUNT //KİTAP YORUMU//

28.07.2016
Perşembe

İŞTE KİTABIMIZ...

       Muhteşem biten bir Perşembe gününün, yavaş yavaş geldiğimiz sonlarından kocaman merhabalar, büyük büyük selamlar, kucak dolusu sevgiler efendim.! Son blog yazımdan beri nasılsınız? Özlediniz mi canım kitap yorumlarımı? Azıcık övündüm sanki.. Tamam, sakin oluyorum. Bu blog yazımda sol tarafınızda resmini gördüğünüz muhteşem, ama gerçekten muhteşem kitabtan bahsedeceğim ve naçizane fikirlerimi sunacağım. Keyifli okumalar efendim...


Kurtlara Söyle Eve Döndüm-Carol Rifka Brunt



       Öncelikle söylemek istediğim bir şey var. Ön yargılar iyi değil arkadaşlar. Gerçekten hem sizin hem çevreniz için. Başınıza çok şeyler geliyor ön yargı yüzünden. Ne demek istediğimi kitabı okuyanlar daha iyi anlayacaktır. Okumayanlar varsa da okuduktan sonra benimle aynı kanaatte olacaklarına eminim. Ya da kitabın konusundan bahsedince de biraz olsun bir şeyler oluşacaktır kafanızda, neden böyle söylediğimle ilgili. Neyse şimdi kitaba geçeyim...

     June yani ana karakterimiz olan kız tam bir orta çağ hayranı. Ve Finn Dayısına farklı bir ilgisi var. Finn Dayı bir yandan da June'un vaftiz babası. June'a göre her şey güzel başlarda. Ta ki Finn Dayı'nın AIDS sebebli ölümüne kadar... Ve Toby Finn'in, June'un annesine göre "Özel Arkadaşı". Finn'in ölümünden sonra June'un ailesi tamamen Toby'e düşman oluyor. Çünkü hastalığın onun yüzünden bulaştğını düşünüyorlar. İşte az önce bahsettiğim ön yargı  yaklaşık olarak burada devreye giriyor. Hiçbir şey göründüğü gibi olmayabiliyor bazen. Toby tabi ki bu düşmanlıktan rahatsız ancak yapabileceği pekte bir şey yok. Tek bir şey dışında. June ile iletişime geçmek. June başta ne kadar çok şaşırsa, yadırgasa ve korksada Toby'nin dostluğu, ormanda tek başına geçirdiği, ortaçağla ilgili bilgi ve hayalleri dışında gerçekten ona lazım olan en iyi şeylerden biri. Juna'a iyi gelecek diğer bir şey de ablası Greta ile eskiden mükemmel olan arkadaşlıklarını tekrar eski haline getirmek.. İlerleyen yaşlar sebebiyle ve Finn Dayı ile olan anılarında Greta'yı içten içe istememesi sebebiyle aralarına koca bir buz dağı giriyor. Toby ile görüştüğünü herkesten saklayan June'un Toby de Finn Dayıyı görmesi birçok şeyi hem zorlaştırıyor hem de güzelleştiriyor. Zamanla büyük sırlar açığa çıkıyor, sizi derinden etkileyecek birçok olay yaşanıyor. Zamanla kendinizi kitabın en ortasında bir seyirci olarak bulmanız oldukça mümkün!

       BU KİTAP HİÇ KUŞKUSUZ 2016 YILININ ENLERİ ARASINDA YERİNİ ALDI.. İZ BIRAKAN KİTAPLARDAN!!

     Kitapta derin bir anlam var. Her cümlesine en güzel şeyleri gizlemiş yazar. Kitap derinden etkiledi beni, o müthiş anlamlar içeren cümleleri ile.. Ya çok beğendiğim bir kitap oldu ve maalesef düşüncelerimi anlatmakta zorlanıyorum. Şimdi şöyle oluyor; kitap başlıyor ve bitiyor. Tam olarak böyle. Kitabın başları biraz sakin ancak kesinlikle sıkıcı değil. Olayları anlamaya çalışıyorsunuz sadece ve bu biraz zaman alıyor çünkü gerçekten yazar kitaptaki olayları yapboz gibi parça parça işlemiş ve bu kitabı daha da bir mükemmel yaptı benim gözümde. Bazen böyle yavaş yavaş çaktırmadan geçmişe gidiyor kitap... AY DAHA NASIL ANLATAYIM? BÜYÜLENDİM!!!


     Oldukça dramatik bir aşk hikayesi. O kadar çok ağladım ki kitap bittikten sonra başımda ve gözlerimin altlarında müthiş bir ağrı vardı. Son sayfaları okumakta özellikle çok zorlandım. Göz yaşlarım gözlerimin önüne bir perde olmuştu ve gerçekten kelimeleri göremiyordum. Hem bitsin aynı zamanda asla bitmesin istedim. Gerçekten çok etkilenmiştim bu kitabı okurken ki şuan bile aklıma geldikçe gözlerim doluyor... 

    Söyleyecek, anlatacak birçok şey daha var aslında.. Ancak ne söylesem boş olacak. Ve birde içimde size ipucu verme korkusu var. Ama gönülden söylüyorum. Her yaş grubu rahatlıkla alıp okuyabilir. Her yaş grubu! Çünkü içinde en ufak olumsuz bir şey yok. EN UFAK! Gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz. Çok beğeneceğinize inanıyorum. Sizi çok etkileyecek gerçekten farklı bir aşk hikayesi... Duygularımı daha fazla paramparça etmeden ufak ufak veda kısmına geçmek istiyorum.



Buraya da her şeyin sonundaki bir adet ben koyalım!





Ufak bir alıntı paylaşmak istiyorum.. 

"İnsanların bana bakıp ne düşündüğümü anlamaya çalışmalarını istemiyordum.Şu iriyarı olan kıza bak, saçı örgülü olana. Ressama aşık olduğu nasıl da belli. Ne hazin. Ne acınası. Bu, ihtiyacım olan son şeydi."





5/5 Sanırım kusursuzluktan geberiyorsun, canım kitabım!!!

14 Temmuz 2016 Perşembe

SİYAH DAMAR -TARRYN FİSHER- //KİTAP YORUMU YORUMU//

14.07.2016
Perşembe 

          Tam olarak 20 günlük bir aradan sonra merhabalar efendim. Bu 20 günlük süre içerisinde buraya yazı yazamamış olmamın nedeni İnternet'imin olmamasıdır. Ay çok resmi konuştum değil mi? Hiç huyum değildir aslında... Neyse canım, bu 20 günlük süre içerisinde okuduğum kitapların arasından en sevdiklerimden olan Siyah Damar'ın yorumuyla geldim bu sefer!

      SİYAH DAMAR - TARRYN FISHER-   
İŞTE MÜTHİŞ KİTABIM!!

     Siyah Damar'dan önce bir iki tane daha gerilim kitabı okumuştum. Bunu da arkasından okuyunca, hani deyim yerindeyse tam olarak beynimin yandığını hissettim. Resmen gerilimden ölüyordum yine. Damarlarımdan kan yerine gerginlik falan akıyordu herhalde çünkü bir ara yaşadığımı falan unuttum sanırım. Yok yok, gerçekten abartmıyorum. Hissettim ben bunları kitabı okurken. Her sayfasında ayrı bir heyecan, her cümlesinde ayrı bir gerilim vardı. Ve size kendini oldukça fazla hissettiriyordu. Birde bu gerilim hoşuma gidiyordu resmen benim! Belki  yoran bir kitaptı ama çok güzeldi. Hissettirdiği gerginliğin, verdiği yorgunluk bile mükemmeldi. Yani kitap resmen ben sevilen bir kitap olacağım falan demiş herhalde kendi kendine çünkü ancak bu şekilde bu kadar mükemmel olunabilir.

      Tüm bunların yanında kitap oldukça depresif bir hikaye olabiliyordu bazen. Böyle sessiz sakin bir şekilde depresif bir kadının hikayesini okuyabiliyordunuz bazen ama o gerginliğin üzerine biraz afallattığı gibi yorgunluğunuza da iyi geliyordu. Çünkü kadının yazdığı her kelime kitaba mükemmel 
bir seviyede yakışmış.


Bookstagramdan..


   Yazarın müthiş bir iç dünyası var bana göre. Çünkü o kadar psikopatça yazılmış bir kurgu ki ancak güçlü bir hayal dünyasından böyle bir kurgu çıkabilir. Karakterler çok farklıydı bir kere. Böyle karakterleri yaratmak... Nasıl desem? Marifet ister biraz. Zor yani... Onları yazarken onların iç dünyasından etkilenmemek, kafayı yememek zor olmuştur herhalde. Çünkü okurken ben bile kafayı sıyırıyordum bir aralar.. Ne bileyim? Tanışmak isterdim ben yazarla? Merak ediyorum açıkçası yazarın nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunu. Kitabı okuyanlar eminim beni çok iyi anlıyordur..! Okumayanlara da tavsiyem vakit kaybetmeyin. Çünkü ben, gerilim tarzı sevmeseniz bile bu kitabı seveceğinize inanıyorum.!


Bu her şey ortaya çıkınca ben..




Kitapta Senna ve Isaac ana karakterler. Senna Richards bir kurgu yazarı Isaac'le sır gibi sakladığı bir geçmişi var. Otuz üçüncü yaş gününün sabahına uyandığında daha önce hiç görmediği bir evde uyanır ve korkusuyla baş başadır. Onu o eve kapatan kişinin kim olduğu ise tam bir muamma... Oradan çıkmak içinse tek şansı yine sır gibi sakladığı geçmişi! Psikolojisi oldukça bozuk olan Senna gerçekten tuhaf bir karakter. Isaac'te öyle... Yaşanılanlar zor! İpuçları Senna'yı sürekli bir çıkmaza sürüklerken gerilimi kalbinizde hissedeceksiniz.! Yaşanılanların merkezinde bir çıkmazda kaybolacaksınız!!!


5/5 Sanırım Kusursuzluktan Geberiyorsun Canım Kitabım!!!

















 
Header image by sabrinaeras @ Flickr